Her ayın son Çarşamba etkinliği Masal üzerine sohbetlere ayrılmıştır. Bu sohbetlerde Çanakkale bölgesinde anlatılan masalları derleyen Ömer Gözükızıl’ın derlemeleri etkinlik öncesinde paylaşılacaktır. Etkinlik gününe kadar blogdan yorumlar yapılacaktır. Etkinlik günü Müzemiz toplantı salonunda bu değerlendirmelere herkese açık katılımla devam edilecektir.
Derlemeci ve kolaylaştırıcı Ömer Gözükızıl’ın notu:
Neden masal sorusu her aklıma geldiğinde ya da bu soru ortaya
atıldığında, yanıtım hep aynı: Neden olmasın! Bir çocukluk hastalığı bendeki:
Masal dinlemek. Masal dünyasından kopmamak için, arka mahalledeki bakkala
-gerçekte arka mahalle değildi tabii orası, arka sokaktı ama çocuk dünyamızda,
çok uzaklarda olan bir yerdi, ancak masal anahtarı ile kapısını
açabildiğim- haftada bir kez, birikmiş harçlıklarımla gittiğim ve ancak saman
kâğıda basılı olanından alabildiğim -hep saman kâğıda basılırdı masallar o
zamanlar- o küçücük kitaplara ulaşmak, sabırsızca geçen bir haftanın sonunda
artık Keloğlan mı olur, dev anaları mı tilkilerden bir tilki mi... Ama illa ki
masal... Okumayı, masallarla söktüm ben, düşlerimi de masallarla
zenginleştirdim. Bir masal kahramanı kadar ortaya atılıp, güçle, akılla
sorunları çözemesem de, hiç güçlünün yanında yer almadım. Hep sıradan
kahramanlardaydı gönlüm. Onlarla birlikte devlerle cenge çıkardım,
onlarla padişahın saraylarına sızardım; ve hep onunla birlikte, otoriteyi/sarayı;
peri padişahının kızını; üvey ananın zulmünü alt ederdik. Yenerdik uğursuzu...
Evet masallardan
öğrenir insan -eğer dinlemişse, okumuşsa- haksızlığa karşı koymayı, yani insan
olmayı. Benim için bu anlama gelir. Şimdilerde benim işim oldu masal
derlemeciliği. Motiftir, epizottur, urformdur, göstergedir, psikanalitik
yaklaşımdır, işlevleridir, yapısalcılıktır, performanstır vs. vs. Her bir
yaklaşım, özünde mutlaka doğrulardan bir bölümünü söyler, söylemeye çalışır.
Ama bana şöyle gelir ki: Bir fili, gözleri bağlı yedi insanın tarif etmeye
çalışması gibidir bu yaklaşımlar. Herkes tuttuğu yerin tarifini yapar ama fil
bunların toplamı ve başka bir şeydir. Olsun parça parça da olsa, bu da değerli
bir girişimdir. Gelin bir kez daha, gözleri bağlı -ama bu kez yediden fazla-
insan bir araya gelelim ve yeni bir fil tarifi yapalım. Bakalım, bizim filimiz
neye benzeyecek. Belki bir kâğıttan kaplan, belki bir tilki, belki bir eşek,
belki bir ayı? Ama belki de gözlerimiz bağlıyken bize tanımı yaptırılacak olan,
gerçekte fil değildir he! Belki bir gözbağcılığın kurbanı olmuşuzdur? He, belki
de o fil hiç olmamıştır da biz olmayan filin tanımını yaparken birbirimize
girmişizdir?
Siz de gelin -belki
olan, belkide başka bir şey olan- fili birlikte tarif edelim. Ne
dersiniz? (Ömer Gözükızıl)