13 Aralık 2017 Toplantı Kayıtları
Ahmet Kolkoparan:
En eski Çanakkale fotoğrafı olarak internette dolaşan 1895 tarihli bir
fotoğraf. Fotoğrafın sol tarafında kadraja girmemiş bir şekilde Calvert yalısı
var. Burası bugünkü iskelenin olduğu yer. Balıkçı barınağı, yat limanı, o
bölgeyi gösteren bir fotoğraf.
Hektor İsmet Öktem: Eski vilayet binası o zamanlarda da var mıydı ben onu Cumhuriyetin ilanı ile
yapıldı diye biliyorum. Burada görülen belediye binasının olduğu yer vilayetti
diye biliyorum.
Şahabettin Kalfa:
O binanın yapılışı Kayserili Ahmet Paşa’nın gelip hükümet binası olarak
yaptırıldığı yıllar 1870’li yıllardır. 1950’li yıllara kadar o bina hükümet
binası olarak görev yapmıştır. Belediye binası da bugünkü askeriyenin yan
tarafındaki vilayete bağlı olarak kullanılan binadır.
Hektor İsmet Öktem:
3 katlı bina adliye binasıydı.
Şahabettin Kalfa:
Hayır, arkada yüksek olarak görülen bina Terzioğlu’nun konutudur.
Ahmet Kolkoparan:
Uçaktan çekilmiş bir iskele meydanı fotoğrafı.
Şahabettin Kalfa:
1950 sonrasında çekilmiş bir fotoğraf. Restorasyon var orası belediye binası
olacak. Hükümet binası da şu anki hükümet binasının olduğu yere taşınacak. Onun
ön tarafında Turing kulüp tarafından kullanılan eski Rus konsolosunun olduğu
binayı görüyoruz. En sonunda da Kale oteli olarak kullanılmıştır. Vitalis’in
yan tarafında da eski bir depo vardı. O depo meydanın genişletilmesi için
kaldırıldı. Eceabat’a gidecekler için iskelenin sol tarafından tekneler
kalkardı. Aradaki küçük limandan ise Kilitbahir’e giden motorlar kalkardı.
Oradaki bina iskelenin emniyeti için yapılmıştır. Yüksek binaların ilki Nafa
müdürlüğüdür, yanında Sıtma Savaş ile Mücadele binası vardı, onun yan tarafında
ise Özel İdare vardır. Atatürk’ün Çanakkale’ye geldiğinde çekildiği fotoğraflar
o binanın ön tarafında çekilmiştir.
Ahmet Kolkoparan:
İskelenin inşaatına dair bir fotoğraf.
Şahabettin Kalfa:
Adliye binası Kayserili Ahmet Paşa caddesine bakar. Hemen onun arka tarafında
ise Kavak hamamı ve kıraathanesi vardır. İskelenin genişleme çalışmaları
sırasında yan tarafa gazino gibi bir yer yapıldı.
Ahmet Kolkoparan:
Fotoğrafta gözüken belediye binasının yanında adliye binası var. Ancak 1930
haritasında adliye binası bugünkü Ziraat Bankası’nın olduğu yerde gözüküyor.
Hektor İsmet Öktem:
Öyle bir şeyi hatırlamıyorum.
Şahabettin Kalfa:
Adliye, az önce gösterdiğiniz yüksek binanın karşısına düşer. Hüseyin Akif
Terzioğlu’nun binası ile karşı karşıyadır, onun yan tarafında ise noter vardı.
Hükümet binası ise onların yanındadır. Manolya ağacı belediye binasının giriş
kapısının önündedir.
Ahmet Kolkoparan:
Uçaktan çekilmiş bir fotoğraf.
Şahabettin Kalfa:
1965 sonrasından bir fotoğraf. Turing kulüp yıkılmış.
Hektor İsmet Öktem:
Hasan Temel Turhanlıların eviydi orası. Köşede Sümerbank yapılmış o bina hala
daha duruyor.
Hektor İsmet Öktem:
Çantalı hanımın yanındaki benim annemdir. Sol baştaki İkbal hanımdır. Nedime
Hanım Kız Meslek Lisesi’nin hocaları, fotoğrafın tarihi 1950- 1960 yılı
arasıdır.
Selim Varon: Çatlatan motoru diye bir
motor vardı. Bu motor bizi Kilitbahir’e götürür, getirirdi. Med ve cezir
olayları olurdu. Bir bakarsınız motor çok aşağıda, bir bakarsınız motor çok
yukarıda olurdu. Biz bu motora bindiğimiz zaman bir mezarın içine girerdik, sağ
salim gidebilecek miyiz diye endişelenirdik. İstanbul’dan Kilitbahir’e
geldiğimizde de böyle bir motora binerdik. Üstünde tabutta gibi hissederdik.
Yaşar Yuhay: İmroz’a gittiğimiz motorda
buradaydı. Ali Kaptan’ın motoru vardı. Rumları İmroz’a götürürdü. 1960’lı
yıllarda bir Rum vatandaşı motordan düştü ve vefat etti. Bizi motordan
çıkarmadılar, emniyet geldi, sorgu sualden sonra bizi dışarıya çıkardılar.
Denizden cenazeyi aldık. Rahmetli adam düştüğü zaman hep şapkasını tutuyordu.
Meğer içinde dolar varmış. Akrabaları da “bu dolarları kim aldı?” diye
soruşturdular. Sonrasında bir daha ifade verdik.
Selim Varon: Hafriyat yapılmadan önceki
halini biliyorum. Orası aile çay bahçesiydi. İnsanlar semaverle çay içerlerdi
orada gördüğünüz iskelede. Bizde küçükken donla denize girerdik orada.
Cumartesi
günleri Maydos iskelesi, şu anda Limani otelinin önünü kullanıyorduk. O
zamanlar sahilde masa ve iskemleler vardı. Fotoğrafta da eski tip masaları
görebiliyoruz. Cumartesi günleri kutsal günümüzde ibadetten çıktıktan sonra
anneler, babalar çocuklarını alır kahvaltı geleneğini yerine getirirlerdi. Evde
yapılan börekler, çörekler beyaz peçeteler içinde buraya getirirlerdi.
Peçeteleri tahta masaların üzerine örtü olarak kullanır, çay içerdik. Sadece
çayın parasını verirdik.
Yaşar Yuhay: Bu binada bir doktor bey
vardı. Onun yanında Kahveci Ali Dayı vardı. Ben annesiz yaşadım, o kahvede, o
dumanın içinde büyüdüm. Onun yanında Çanakçı vardı, onun yanında büyük bir
kahve, Deniz Kıraathanesi vardı. Önden girip arkadan çıkabiliyordunuz.
Yaşar Yuhay: İskele daha yoktu, tahta bir
iskele vardı, yürüdüğümüz. Önünde de İstanbul Lokantası vardı, esnaf
lokantasıydı. Annem olmadığı için orada yemek yerdim. Tahta iskelenin de
tahtaları oynardı.
1
Temmuz’da bayram kutlamaları olurdu, yağlı direk koyarlardı. Sonrasında yağlı
direği yeni iskeleye bağlamaya başladılar.
Şahabettin
Kalfa: 1940’lı yıllarda daha iskele yapılmamıştı. Bazı yanlış anlaşılmalar
oluyor.
Yaşar Yuhay: Öndeki binada Avrupalılar
gelir film oynatırlardı. 20 ya da 25 kişilik film izleme seansı yaparlardı.
Şahabettin Kalfa: Sahildeki kiliseden
bahsediyoruz kilisenin adı Fransız Katolik Kilisesi’dir.
Yaşar Yuhay: Yanında konsolos köşesinde de
meyhane vardı.
Ahmet Kolkoparan: İskele meydanının hemen ağzı,
Saat Kulesi’nden dönerken.
Şahabettin Kalfa: Sağ taraftaki görülen şey
Yeşilbaş dedenin türbesi. Yolun bittiği yerdeki bina Hasan Semer’in eczanesinin
olduğu yer. Karşı taraftaki görünen binalr Faik Seçkin’in binasıdır. Arkadaki
görülen bina palamut depolarıdır.
Şahabettin Kalfa: Karşıda gördüğünüz yüksek
bina Hüseyin Akif Terzioğlu’nun binası. Onun yan tarafında İsmail Hakkı
Toygar’ın fotoğraf binası, onun yan tarafında Faik Seçkin’in dükkanı vardır. Yukarıdaki
gördüğünüz yüksek binada adliye binasıdır. Adliye oradan kalktıktan sonra bazı
öğretmenlerimiz o binayı kiralayıp öğrenci yuvası yaptılar. Bu fotoğraf işgal
dönemine ait bir fotoğraftır.
Salim Varon: Çimenlik Kalesi’nde deve
güreşleri olurdu.
Şahabettin Kalfa: Bu fotoğrafın yeri Kurşunlu
camiinden çıkan Sarıçay’a giden yol ile Helvacıoğlu sokaktan gelen meydanın
olduğu yerdir. Bugünkü balıkhanenin olduğu alandır.
Yaşar Yuhay: O park yeri sonradan yapılmış
bir park yeri. Bizim zamanımızda faytonlar vardı. Ben 1967 senesinde buradan
ayrıldım. Taksiler yanlamasına park etmezlerdi.
Şahabettin Kalfa: İskelenin ortasında palamut
deposu vardı. Onun gibi yıkılan alanda 15 ya da 20 kadar palamut deposu vardı.
Çanakkale’nin bir numaralı ihracaat ürünü meşe palamuduydu. Gemi yanaştığı
zaman bütün at arabaları, bütün kamyonlar arı kovanı gibi depolardan malı
iskeleye taşırlardı.
Yaşar Yuhay: Palamut ihracaatı 1969
senesinden 1975 senesine kadar devam etti.
İzmir tüccarları gelirdi, buradan giderdi. 15 günde bir gemi gelirdi. Ali Bey’in mağazaları vardı.Eskiden depolara mağaza derdik. Solomun Yuhay babam, Selman Ruso esas tüccar oydu. Kurşunlu hamamın arkasında evi vardı.
İzmir tüccarları gelirdi, buradan giderdi. 15 günde bir gemi gelirdi. Ali Bey’in mağazaları vardı.Eskiden depolara mağaza derdik. Solomun Yuhay babam, Selman Ruso esas tüccar oydu. Kurşunlu hamamın arkasında evi vardı.
Palamutlar
Işıldak köyünden gelirdi.
Selim Varon: İskelede vinç de kurulmuş. Bu
fotoğraf 1960’lı yıllara kadar gidebilir. Vinç orada senelerce durdu.
Şahabettin Kalfa: Sol tarafta yeşillik olarak
görünen yer Kayserili Ahmet Paşa caddesinin olduğu yer. Eski hükümet binası,
sonraki dönemde belediye olarak kullanılan manolya ağacının olduğu yer. Adliye
binasının olduğu yerin köşesinde ağaçlığa yakın yer noterdir. Fotoğrafta garaj
görünüyor. 1952’li yıllardan kalma bir fotoğraf olabilir.
Yaşar Yuhay: Adliye tahta merdivenliydi.
12-13 yaşlarında birine bıçak batırmışım ve o nedenle savcıya çıkmıştım.
Hektor İsmet Öktem: O köşedeki dükkan Ragıp Zeki’nin tuzcu
dükkanıydı. Gazete kağıtlarından kese kağıdı yaparlardı.
Şahabettin Kalfa: Orada 1953 yılında bugünkü
İzzet Melih Dilmaç’ın evinin olduğu yerde eski postahane vardı. 1953 yılındaki
depremde hasar gördüğü için kullanılamaz hale geldi. Ağaçların olduğu yere
baraka halinde bir postahane oturtuldu. Bugünkü Nedime Hanım Okulu’nun kıyı
kısmına bir baraka halinde postahane kuruldu. Bu alanda hem Pazar kurulur hem
de köylere giden minibüsler oradan kalkardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder