24 Nisan 2018 Salı

11 Nisan 2018 "Eski Kent Fotoğrafları Okuma" etkinliği çözümlemesi


11 Nisan 2018 “Eski Kent Fotoğrafları Okuma” etkinliği toplantı çözümlemesi


Ahmet Kolkoparan: Bu fotoğraf hastanenin sol tarafına dönerek çekilmiş bir fotoğraf olabilir. Fotoğrafta görünen bina da eski Salı pazarından aşağıya inerken diş kliniği olarak kullanılan binanın fotoğrafı.



Ahmet Kolkoparan: Bu fotoğrafı Çanakkale’ye çok benzetiyoruz ama açıkçası bazı detaylar biraz kafa bulandırıyor.
Şahabettin Kalfa: Bu tip fotoğraflarda akıl yürütmek oldukça güç.
Ahmet Kolkoparan: Sol tarafı görmezsek İskele Meydanı’ndan Saat Kulesi’ne dönüş olarak düşünebiliriz. Sol tarafa olan yakınlığı, bu kadar dar olması o ihtimali çürütüyor.
Şahabettin Kalfa: Bir cami çıkışı olduğu kesin.
Şevket Ağan: Çanakkale fotoğrafı olduğu kesin mi?
Ahmet Kolkoparan: O kesin. Bazı fotoğraflarda yanılgılar oluyor ama bu fotoğraf Çanakkale fotoğrafıdır. Kapının yanında bir ilan panosu var, Osmanlıca Singer yazıyor.
Şahabettin Kalfa: Yalı Caddesi’nde bir Singer bayi vardı ama Osmanlı döneminde de orada mıydı bilemiyorum.
Şevket Ağan: Bina tarzı olarak dedelerimizin eski dükkanlarına benziyor. O yüzden Yalı Caddesi olarak düşündüm ama Yabancılar Oteli olması lazım onu göremedim.

Ahmet Kolkoparan: Bu bina hala daha ayakta olan bir bina. Şu anda Koruma Kurulu’nun olduğu binanın eski hali. İşgal döneminde İngilizlerin geri hizmette görevlendirdiği Hintli askerleri görüyoruz. Ordu Evi lokantası gibi bir amaçla kullanılmış. Bugünkü ÇOMÜ binası ise Subay Ordu Evi olarak kullanılmış.
Şahabettin Kalfa: Burası kentin en uzak noktalarından biriydi. Bu bina 18 Mart İlkokulu ile beraber yapılmış Hasan Rami döneminden kalma bir bina, onun köşkü olarak geçer. Bu binaların dört tarafları cumbalıdır. Bu da idari bina ya da misafirhane olarak kullanılmış olabilir. Burası eski Vali Konağı. Hasan Rami Paşa 1908’de Çanakkale’de Akdeniz Filo komutanlığından bahriye nazırlığına terfi ederek İstanbul’a gidiyor. Onun öncesinde 10 sene mecburi hizmet olarak burada kalıyorlar. 1908 senesinde buradan gidişi de görevi suiistimal suçlamaları neticesinde oluyor. 1908’de tutuklanıyor ve tutuklanınca da hatıralarını yazıyor. Hatıralarında gemilerini Çanakkale’ye nasıl getirdiğine dair bilgiler  veriyor. Bu bina, askeri hamam yani o bölge onun kontrolünde. 18 Mart İlkokulu da hastane olarak kullanılıyor. 1938 senesinde hastane yapıldıktan sonra okul oluyor. O bölgede ilkokul olarak Muhtelif Mevki Müstahkem Numune Mektebi var. O da şu anda Özel İdare Lojmanın olduğu noktaya denk düşüyor. Kendini akladıktan sonra buraya geliyor ve bütün yerleri özel idareye bırakıyor. Bu binanın dediğiniz amaçla kullanılması söz konusu değildir.


Ahmet Kolkoparan: Bu fotoğrafa baktığımız zaman Saat Kulesi ve ÇOMÜ binası haricinde hiçbir bina günümüze ulaşmamış. Fotoğrafı önemli kılan özelliklerden bir tanesi de tam fotoğrafın sol tarafındaki yer Alman Sokağı’nın girişine tekabül ediyor. Üçgen çatılı ikiz binaların olduğu yerde bugün Piri Reis Müzesi olarak kullanılan Sahil Sıhhiye Binası’nı görüyoruz.
Şahabettin Kalfa: 1930’lu yıllara kadar o sahilde denize giriliyordu. Bugün Belediye Sosyal Tesisleri olarak kullanılan binanın önünden denize girildiği söyleniyor. Sokağın olduğu yer uzun binaların olduğu yer olmalı.
Ahmet Kolkoparan: Bunu şu bilgiye dayanarak söyledim ki fotoğrafın Calvert konağının olduğu taraftan çekilmiş hallerinde sokak orada gözüküyor. Aynı kartpostalın 1903 tarihlisi de var. Saat Kulesi 1912 öncesine ait görüntüsüdür.
Şahabettin Kalfa: Onun hemen önündeki bina Hükümet binasıdır. İskele yoktu o zamanlar hepsi denize sıfırdı. Beyaz binalar benim bildiğim kadarıyla un fabrikası olarak kullanılıyordu. Orada da bir iskele var.
Şevket Ağan: Hemen yanındaki sıra binalar nedir?
Şahabettin Kalfa: Maalesef orası olduğu gibi yıkılıp hükümet binası olarak kullanılan bir yerdir. Valiliğin yanındaki binalar, hükümet binası yapılmadan orada iki katlı bina vardı. Beden Terbiyesinin durduğu binaydı, 1936 sonrasında Çanakkale Belediyesi’ne de hizmet vermiştir. Kalenin yanındaki belediye binası 1936 yılı ile beraber askeriyeye devredilince o alan Merkez Komutanlığı binası olarak işlevlendirildi ve belediye buradaki binaya geldi.
Şahabettin Kalfa: Yan yana aynı tip iki binanın önündeki denizin içinde gibi gözüken binanın ne olduğunu çözemedim.
Ahmet Kolkoparan: Kıyaslamak için bir fotoğrafla beraber değerlendirelim.


 Şahabettin Kalfa: 1700’lü yıllardan itibaren burada sahil sıhhiye hizmetleri başlıyor ama binanın yapılışı Mr. Whittall zamanında gerçekleşiyor burası onun köşkü. 

Ahmet Kolkoparan: Buradaki binanın arkasının göründüğü fotoğraf bu fotoğraftır. Bu fotoğraf Samsun fotoğrafı olarak paylaşılsa da üzerinde yazdığı gibi tam olarak Çanakkale fotoğrafıdır.
 Şahabettin Kalfa: Bu fotoğraf ilginç çünkü bu fotoğraf genel fotoğrafların aksine deniz tarafından çekilmiş bir fotoğraf. Yan taraftaki alan Belediye sineması olarak geçen yer, diğer bina da bugünkü Truva Oteli’nin olduğu yerde kırmızı mağaza var. Ben hayal meyal hatırlıyorum. Ordu Evi’nin yapılışı 1940’lı yıllardır. Dönemin Kolordu Komutanı Baki Vandemir Paşa tarafından Calvert konağının taşları ile yaptırtılmış. Bu bilgileri İzzet Melih Dilmaç’tan aldım. 1934-1935’li yıllarda Halk Bahçesi kamulaştırılıyor. Dönemin belediye başkanı Mustafa Demircioğlu, kamulaştırma için eve gidip para alıp gelen de Tahir Güven’dir. Calvert ailesine para verilip kamulaştırma gerçekleştiriliyor. 

Ahmet Kolkoparan: Bu fotoğrafın az önce gösterdiğimiz tütün mevzusunun geçtiği bölgeye ait olduğunu düşünüyorum. İnönü Caddesi doğrultusunda çekilmiş bir fotoğraf.
Şahabettin Kalfa: Necip Paşa,1885 yılında İstanbul’a gidip Fatih Vakfiyesi’nden yeri satın alıyor. Ondan sonra aldığı araziyi ikiye böldürüp ön tarafını karısının üstüne arka tarafını kendisinin üstüne yaptırıyor.  Ev, onun üzerine yaptırılıyor. O sırada kızı rahatsızlanıyor. Kızı vefat edince Kilitbahir’e defnediliyor. Necip Paşa da ardından üzüntüden dolayı vefat ediyor ve vefat etmeden önce karısına kendisi adına cami yapılmasını vasiyet ediyor. 1902’de cami yapımının bitmesinin ardından sonraki süreçte yalnız kalan kadın bunalıma giriyor ve konağı Madam Hettie’ye satıp kentten ayrılıyor.

 Ahmet Kolkoparan: Bu fotoğraf Cumhuriyet Ortaokulu’nun hemen ön tarafından çekilmiş. Soldaki boşluktan hemen arka tarafta İstiklal İlkokulu başlıyor.
Şahabettin Kalfa: Fotoğrafın tarihini 1933 olarak tahmin ediyorum.



 Ahmet Kolkoparan: Bu fotoğrafı bana bir iş arkadaşım verdi. 1955 ya da 1956 tarihli olması gerekiyor. Burası Zübeyde Hanım Sokak. İleride gözüken cami Necip Paşa camisinin eski hali. Arkadaşımın babası öğretmen mektebinde okuduğu sırada bu fotoğrafı çekiyor. 

Ahmet Kolkoparan: Bu da yine aynı döneme ait, Öğretmen Evinin arka bahçesini gösteren bir fotoğraf. 

Ahmet Kolkoparan: Bu fotoğrafta Fatih Camisini ve sağ tarafında haziresini görüyoruz.  Bu fotoğrafın çeşitli versiyonlarını paylaştığımda bir hataya düşmüştüm. Bu fotoğrafları Nedime Hanım Mektebi’nin yan tarafında aynı adı taşıyan sokağın bitişiğinden çekildiğini düşünüyordum ama Dizdar Cami aklıma gelmemişti. Detaylı inceleme sonucunda bu fotoğrafların Dizdar Cami minaresinden çekildiğine kanaat getirdim.

 Ahmet Kolkoparan: Bu fotoğrafta Astsubay Orduevi yeni inşa ediliyor, 1955 yılıdır. Bazı kaynaklarda Necip Paşa Camisi 1953 depreminde yıkıldı diye geçer. Fotoğrafta minare ayakta hatta 1965 yılında cami yapıldıktan sonra bir süre minare devam ediyor. 1970’li yılların ortalarında Necip Paşa camisinin bugünkü yerine minare yapılıyor.
Şahabettin Kalfa: Tamamen yıkılmadı, çatlamalar oldu. O dönemde depremler sürekli olduğu için çatlamalar neticesinde içerisine girilmedi. Ben ortaokuldayken de deprem olmuştu. Sınıftaydık, Matematik öğretmenimiz Tevfik Bey vardı, sıranın üzerinde uyuyordu. Biran da “kürsüyü kim salladı,” diye yerinden sıçradı. Sınıfa bağırdı, biz hepimiz dışarı kaçtık. Ben merdivenlerin yan tarafındaki camdan aşağıya sarkarken düştüm ve kolumu kırdım. O nedenle sürekli deprem olduğu için caminin içine girmek risktir.
Caminin yan tarafında bir tane bina var. O bina hala ayaktadır. Hasan Rahmi Paşa döneminde yapılmış bir binadır.
Ahmet Kolkoparan: Denizde de Ayvalık ve Derince gemilerini görüyoruz.  

Ahmet Kolkoparan: İşte meşhur Dizdar Camisini görüyoruz. Nedime Hanım Mektebi, Rum Kilisesi de gözüküyor.
Şahabettin Kalfa: Tam olarak Askerlik Şubesi'nin yerini görüyoruz.
Ahmet Kolkoparan: Muhtemelen savaşın hemen sonrasındaki dönemlerden kalma bir fotoğraf. Dizdar Camisi savaşta pek fazla zarar görmemiş. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kentler Anlatılınca Güzeldir sloganı ile çıktığımız bu yolculukta kentimizi anlatmaya ve paylaşmaya devam ediyoruz. Eylül ayından itibare...