Ahmet Kolkoparan: Bu akşam altı başlık altında konuşacağız.
İlk olarak fotoğrafın tarihçesinden bahsetmek istiyorum. Dünya fotoğraf tarihi
dendiği zaman dünyada iki isim akla gelir.
Ahmet Kolkoparan: 1839 yılında Daugere’nin ilanı ve icadı ile başlar. Ardından
dünyaya yayılması çok da zaman almaz.
Ahmet Kolkoparan: Gördüğünüz iki fotoğraf dünyada çekilmiş ilk fotoğraflardır.
Çalışmalar sırasında elde edilmiş görüntüdür. O zamanki amaç kalıcı görüntü
elde etmektir. Niepse ve Daguerre anlaşma imzalayıp beraber çalışmaya
başlıyorlar ve sağda görmüş olduğunuz Daguerreotype karanlık oda denilen yöntem
ile fotoğrafın hikayesi başlıyor.
Ahmet Kolkoparan: Osmanlı’da fotoğrafın tarihine geldiğimizde Ceride_i Havadis
gazetesinde ticaret ilan yayınlanır bu ilanda Mösyö Kompa’nın adı geçer. Mösyö
Kompa Osmanlı’ya fotoğrafı ilk getiren kişi olarak bilinip kabul edilir ama
ancak bununla beraber üzerinde F.M.K, M.K, K.M gibi ibareler bulunan tüm
Çanakkale fotoğraflarının da Mösyö Kompa tarafından çekildiğine dair bir algı
oluşur.
Ahmet Kolkoparan: Bugünkü etkinlikte bu yanlışı düzeltmek için bir aradayız.
Ahmet Kolkoparan: Şöyle ki Mösyö Kompa 1842 yılında Osmanlı’ya bu teknolojiyi
getiriyor. Yalnız Mösyö Kompa’ya ait olduğu düşünülen fotoğrafların tarihi ise
1922’li yıllardan itibaren çekilmiş fotoğraflardır. Arada neredeyse 100 sene var. Bunun
dışında bu kadar Osmanlı tarihine kazınmış fotoğrafçı varken Mösyö Kompa’nın
adı sadece Ceride-i Havadis gazetesinde geçen ticari ilanda geçer. Onun dışında
başka bir yerde göremezsiniz. Bunun üzerine çalışma yapan akademisyenlerde de
şöyle bir kabullenme vardır Mösyö Kompa alıştığımız tarzda bir fotoğrafçı değil
günümüz tabiriyle kapıdan satıcı tarzında Fransa’dan almış olduğu cihazı
öğretecek ve satacaktır. Ne Osmanlı ne de Fransa’da kaydı da yoktur. Bazı
akademisyenlerin isminde dahi uzlaşamadığı yerler vardır. Resmi kaydı olmadığı
için Mösyö Kompa ile ilişkilendirmek doğru bir yaklaşım olmaz.
Fotoğrafların üzerinde yazan imzalar konusunda konuşalım.
Ahmet Kolkoparan: En sık rastladığımız imza türü Chanak ve F.M.K harflerinin
birlikte bulunduğu bu imza türüdür. Burası Dizdar Cami minaresinden çekilmiş,
Nedime Hanım Mektebi’ne doğru bakış, Nedime Hanım’ın arkasında görünen minare
Tıflı Cami minaresi yer alıyor. Cami işgal dönemindeki fotoğraflarda
görülmektedir. Bu yapı aslında duruyor, çok değişmiş bir halde ev olarak
kullanılıyor. Fotoğrafta Rum Kilisesi ve Cumhuriyet Okulu’nu da görüyoruz. Şimdiki
Zafer Meydanı olarak adlandırılan bölgede yapılar mevcut. Birinci tür imzamız
budur. Chanak zaten o dönem Çanakkale’nin ismidir. 1800’ü yılların ortasında
Çanakkale’den Chanak diye bahsediliyor. Kale-i Sultaniye sultana adandığı için
insanlar bundan vazgeçmek istemiyorlar ve kullanıyorlar.
Ahmet Kolkoparan: İkinci tür imza ise Chanak
ve M.K harflerinin olduğu imzadır. Tüm imzalarda M harfini standart
olarak görüyoruz. Bu fotoğraf Hastane Bayırından inerken Havan Tabya Sokağın
hemen alt tarafında Zübeyde Hanım Sokak ile arasında kalan noktadan
çekilmiştir. Görmüş olduğunuz dere yatağı eski çıraklık eğitimin olduğu yerin
üst sokağıdır. Tarihi Askeri hamamı görüyorsunuz, hamamın arkasında görülen yapı tarihi hastane binasının
Çanakkale savaşı döneminde bulaşıcı hastalıklar kliniği olarak kullanılan
bölümüdür. Etraftaki binalar bugünkü halinden çok uzaktadır.
Ahmet Kolkoparan: Şimdi de K. M harflerini kullanarak bir imza oluşturulmuş.
Subay Ordu Evi’nin önünden sandaldan çekilmiş bir fotoğraf. Arkada üçgen
şeklinde çatısı olan bina kırmızı mağaza olarak anılan yerinde Truva Oteli’nin
bulunduğu yapı, yanında sanat galerisi olarak kullanılan Matmazel Hettie evi
olarak bilinen yapı, sonrasında da Piri Reis Müzesi olarak hizmet veren ve
Sahil Sıhhiye binasını görüyoruz. En sonda da Calvert yapısını görüyoruz.
Fotoğraf işgal dönemine aittir.
Ahmet Kolkoparan: Bu kez M ve H harflerinin arasında iki nokta üst üste
işareti kullanılmıştır. Donanma Çay Bahçesi’ne kadar olan bölgeyi görüyoruz.
Ahmet Kolkoparan: Bu sefer de photo ibaresini kullanarak M. K harflerini
kullanmıştır. Bu işler bir Türk tarafından addedilmiş olsaydı sanmıyorum ki
fotoğraf ibaresi İngilizce yazılsın. Fotoğrafın içeriği dini törene dayanıyor
yine bir işgal dönemi fotoğrafıdır. Fotoğrafa dair ihtimaller oldukça fazla,
İzmir’in kurtuluşu, birlik beraberlik sağlamak için sıkça başvurulan yöntem de
olabilir. Cenaze gibi gelse de ortada bir cenaze göremiyoruz. O halini
bilemediğimiz için yakıştırma yapmakta zorlanıyor olabiliriz. Bir kuyu
gözüküyor ama bugün resmi daire olarak kullanılan binaların bahçesinde de kuyu
vardır. Bana sanki koruma kurulunun orası gibi geldi. Dikmeleri düşünerek
hareket ettiğimde orayla benzerlik kuruyorum.
Bülent Erbaş: 18 Mart Okulu’nun bahçesindeki dikmelere de
benziyor etrafın doldurulduğunu düşünebiliriz.
Ahmet Kolkoparan:Bu fotoğrafta görüyoruz ki kısaltma olarak kullanılan
ifadelerin M. Kemal olarak karşımıza çıkıyor. bu ibarenin yazılmasının nedeni
ne olabilir diye konuşabiliriz. Görmüş olduğumuz fotoğrafların genel olarak
tarihi 1922 ve 1923 yıllarıdır. Deniz taşıtından karaya çıkartma yapılıyor
bunu stratejik anlamda yapabileceğiniz belli yerler var onların da birisi de Çimenlik
Kalesi ve Anadolu Hamidiye Tabyaları’nın olduğu yer olabilir. Tarihlendirmeleri
genel olarak üzerinde görmemiz de mümkündür. M Kemal ifadesini
değerlendirdiğimizde pek çok alternatif vardır. E harfi Fransızca olarak
yazılmış.
O dönemlerde Türk fotoğrafçısı yaygın mıydı?
Ahmet Kolkoparan:O dönemde Türk fotoğrafçısı yok. Malzemeye erişmek oldukça
güç. Savaş ile beraber işgal askerlerinin yanlarına getirmiş oldukları
makineler sayesinde biliyoruz. Onların sayesinde o dönemin Çanakkalesini
görüyoruz. İmzalı fotoğraflar arasında tam bir standart göremiyoruz. Şahsi
fikrim bu fotoğrafların tek elden çıkmadığı yönünde. Bu fotoğraftaki M Kemal
ibaresinin maske imza olduğunu düşünüyorum. Neden açıkça yazılmamış, buradaki
amaç nedir? II. Abdülhamit zamanından itibaren İstanbul’da birçok fotoğrafçı
var. Herhangi bir çekingenlik yok neden bu fotoğrafların üzerinde böyle yer
alıyor.
Bülent Erbaş: Bu fotoğrafların orijinalinin üzerinde
sonradan yapılan bir oynama yapılmış olabilir.
Ahmet Kolkoparan: Tab esnasında bu görmüş olduğumuz
işaretler aslında baskıyı yapan kişiyi yapan işaretlerde olabilir. Belirsizlik
var ama benim asıl amacım bu fotoğrafları çeken kişinin Mösyö Kompa
olamayacağını dile getirmektir. Üzerinde yazılan kısaltmaların da çekeni belli
etmekten ziyade aslında çekeni gizleme amaçlı olduğunu düşünüyorum.
Ahmet Kolkoparan: Az önce görmüş olduğunuz M. Kemal ibareli fotoğrafın kişisel
fikrimce ilk fotoğraflardan biri olabileceğini düşünüyorum. Açıkça yazmanın
sonrasında kısaltmaya dönmüş olabileceğini düşünüyorum. Gayri Müslim Osmanlı
tebasından birisi çekmiş olabilir çekingenliğinden dolayı ismini gizlemiş
olabilir. Diğeri ise askerlerin çekmiş olabilir bölük olarak dağıtılmış
olabileceğini düşünüyorum.
Bülent Erbaş: Benim düşüncem de şu yönde ki negatiflere
erişemediğimiz sürece bunların baskı sırasında konulmuş olabileceğini düşünmek
kolaydır. Orijinallerine ulaşabilirsek eğer bir sonuca ulaşabiliriz.
Ahmet Kolkoparan: Orijinalleri hiçbir şekilde yok.
Bazılarında ibareler kazınmış haldeler. Asker arasında kartpostal şeklinde
kullanılmış olabilir.
Ahmet Kolkoparan: Bu fotoğraf Ermeni Kilisesi’nin önünden bir kareyi
gösteriyor. Daha önce de söylenildiği gibi fotoğraflarda bir standart yok.
Ahmet Kolkoparan: Calvert Yalısı'nının göründüğü bir fotoğraf yine F.M.K
imzalı.
Ahmet Kolkoparan: Valiliğin önünden Hastane Bayırına doğru bir bakış, Subay
Orduevi'nin olduğu yeri görüyoruz.
Ahmet Kolkoparan: Anadolu Mecidiye Tabyası’nın olduğu yer. Eski askeri
hastanenin hemen arkasındaki acil girişine denk gelen alandadır. Askeri Plajın
olduğu yeri görüyoruz.
Ahmet Kolkoparan: 1922 tarihli F.M.K imzalı bir fotoğrafı görüyoruz. Dini bir
tören ya da kutlamayı görüyoruz. Sivil halkı görüyoruz.
Ahmet Kolkoparan: Eski Aygaz kavşağından Cumhuriyet Meydanına doğru olan alanı
görüyoruz. ÇOMÜ binasının çatısı gözüküyor. Fotoğraflarla çok uğraştığım
önemli bir detayı farkediyorum.
Fotoğrafı çekenden ileriye doğru bir gölge görüyoruz, orada eskiden bir duvar
var, sonrasında cadde oluşuyor. Araçların öğretmen evine giriş yaptığı yerden
yola doğru bir duvar var orada.
Ahmet Kolkoparan: Dizdar Camisinden çekilmiş bir fotoğraf görüyoruz. Yüksek
bir alan olarak kullanılmış. Bazı fotoğraflara kod işlenmiş, tab esnasında da
oluşmuş olabilir ya da askeri bölükler arasında da olmuş olabilir. Cami
minaresi çok çeşitli fotoğraflarda kullanılmıştır. Nerede tab edildiğine dair
bilgimiz olsa fotoğraf ile ilgili daha çok bilgiye ulaşabilirdik.
Ahmet Kolkoparan: Dardanelles ibaresini ilk kez görüyoruz. Fotoğrafta görülen
kişi Çanakkale’deki levanten ailelerinden birinin büyüğü olarak bahsediliyor. Fotoğrafın çekildiği ye Deniz Müzesi'ndeki denizaltının kalıntısının olduğu yere tekabül ediyor. Fotoğrafın üzerinde
numara da var.
Ahmet Kolkoparan: İlginç bir fotoğraf, işgal dönemi ama bayraklarla
donatılmış. Çarşı caddesine çıkmadan Yalı cami minaresini görmektesiniz. Şu
anda şemsiyeli sokak olarak anılan sokağın hizasından çekilmiş bir fotoğraf.
İmzalar sürekli değişiyor, bu da yeni bir çalışmayı gerektiriyor. Sivil ve
askeri olarak düşündüğümüzde mekan olarak değerlendirme gerekliliği oluşuyor. Yabancı
kaynaklarda da fotoğraflara dair bilgiler yok. Belirsizliğin nedeni bundan
kaynaklanıyor. Üstünde bir çalışma yapmamız şart.
Ahmet Kolkoparan: Mehmetçik Bulvarı ve Bebekli Evleri görmektesiniz. F. M. K
damgalı bir fotoğraf ama bu fotoğraf için pek çok kaynakta Türk askerinin
Çanakkale’ye girişi 1936 olarak gösteriyor.
Bülent
Erbaş: Bu fotoğraf 1936 olarak gözükmüyor çünkü taşınmamış mezarlığı görüyoruz.