12 Aralık 2018 Çarşamba

28 Kasım 2018 Eski Kent Fotoğrafları Okuma IX etkinlik çözümlemesi





Ahmet Kolkoparan: Bu akşam altı başlık altında konuşacağız. İlk olarak fotoğrafın tarihçesinden bahsetmek istiyorum. Dünya fotoğraf tarihi dendiği zaman dünyada iki isim akla gelir.


Ahmet Kolkoparan: 1839 yılında Daugere’nin ilanı ve icadı ile başlar. Ardından dünyaya yayılması çok da zaman almaz. 



Ahmet Kolkoparan: Gördüğünüz iki fotoğraf dünyada çekilmiş ilk fotoğraflardır. Çalışmalar sırasında elde edilmiş görüntüdür. O zamanki amaç kalıcı görüntü elde etmektir. Niepse ve Daguerre anlaşma imzalayıp beraber çalışmaya başlıyorlar ve sağda görmüş olduğunuz Daguerreotype karanlık oda denilen yöntem ile fotoğrafın hikayesi başlıyor. 



Ahmet Kolkoparan: Osmanlı’da fotoğrafın tarihine geldiğimizde Ceride_i Havadis gazetesinde ticaret ilan yayınlanır bu ilanda Mösyö Kompa’nın adı geçer. Mösyö Kompa Osmanlı’ya fotoğrafı ilk getiren kişi olarak bilinip kabul edilir ama ancak bununla beraber üzerinde F.M.K, M.K, K.M gibi ibareler bulunan tüm Çanakkale fotoğraflarının da Mösyö Kompa tarafından çekildiğine dair bir algı 
oluşur. 


Ahmet Kolkoparan: Bugünkü etkinlikte bu yanlışı düzeltmek için bir aradayız.


Ahmet Kolkoparan: Şöyle ki Mösyö Kompa 1842 yılında Osmanlı’ya bu teknolojiyi getiriyor. Yalnız Mösyö Kompa’ya ait olduğu düşünülen fotoğrafların tarihi ise 1922’li yıllardan itibaren çekilmiş fotoğraflardır. Arada neredeyse 100 sene var. Bunun dışında bu kadar Osmanlı tarihine kazınmış fotoğrafçı varken Mösyö Kompa’nın adı sadece Ceride-i Havadis gazetesinde geçen ticari ilanda geçer. Onun dışında başka bir yerde göremezsiniz. Bunun üzerine çalışma yapan akademisyenlerde de şöyle bir kabullenme vardır Mösyö Kompa alıştığımız tarzda bir fotoğrafçı değil günümüz tabiriyle kapıdan satıcı tarzında Fransa’dan almış olduğu cihazı öğretecek ve satacaktır. Ne Osmanlı ne de Fransa’da kaydı da yoktur. Bazı akademisyenlerin isminde dahi uzlaşamadığı yerler vardır. Resmi kaydı olmadığı için Mösyö Kompa ile ilişkilendirmek doğru bir yaklaşım olmaz.
Fotoğrafların üzerinde yazan imzalar konusunda konuşalım.


Ahmet Kolkoparan: En sık rastladığımız imza türü Chanak ve F.M.K harflerinin birlikte bulunduğu bu imza türüdür. Burası Dizdar Cami minaresinden çekilmiş, Nedime Hanım Mektebi’ne doğru bakış, Nedime Hanım’ın arkasında görünen minare Tıflı Cami minaresi yer alıyor. Cami işgal dönemindeki fotoğraflarda görülmektedir. Bu yapı aslında duruyor, çok değişmiş bir halde ev olarak kullanılıyor. Fotoğrafta Rum Kilisesi ve Cumhuriyet Okulu’nu da görüyoruz. Şimdiki Zafer Meydanı olarak adlandırılan bölgede yapılar mevcut. Birinci tür imzamız budur. Chanak zaten o dönem Çanakkale’nin ismidir. 1800’ü yılların ortasında Çanakkale’den Chanak diye bahsediliyor. Kale-i Sultaniye sultana adandığı için insanlar bundan vazgeçmek istemiyorlar ve kullanıyorlar.


Ahmet Kolkoparan: İkinci tür imza ise Chanak  ve M.K harflerinin olduğu imzadır. Tüm imzalarda M harfini standart olarak görüyoruz. Bu fotoğraf Hastane Bayırından inerken Havan Tabya Sokağın hemen alt tarafında Zübeyde Hanım Sokak ile arasında kalan noktadan çekilmiştir. Görmüş olduğunuz dere yatağı eski çıraklık eğitimin olduğu yerin üst sokağıdır. Tarihi Askeri hamamı görüyorsunuz, hamamın arkasında  görülen yapı tarihi hastane binasının Çanakkale savaşı döneminde bulaşıcı hastalıklar kliniği olarak kullanılan bölümüdür. Etraftaki binalar bugünkü halinden çok uzaktadır.


Ahmet Kolkoparan: Şimdi de K. M harflerini kullanarak bir imza oluşturulmuş. Subay Ordu Evi’nin önünden sandaldan çekilmiş bir fotoğraf. Arkada üçgen şeklinde çatısı olan bina kırmızı mağaza olarak anılan yerinde Truva Oteli’nin bulunduğu yapı, yanında sanat galerisi olarak kullanılan Matmazel Hettie evi olarak bilinen yapı, sonrasında da Piri Reis Müzesi olarak hizmet veren ve Sahil Sıhhiye binasını görüyoruz. En sonda da Calvert yapısını görüyoruz. Fotoğraf işgal dönemine aittir. 

Ahmet Kolkoparan: Bu kez M ve H harflerinin arasında iki nokta üst üste işareti kullanılmıştır. Donanma Çay Bahçesi’ne kadar olan bölgeyi görüyoruz.



Ahmet Kolkoparan: Bu sefer de photo ibaresini kullanarak M. K harflerini kullanmıştır. Bu işler bir Türk tarafından addedilmiş olsaydı sanmıyorum ki fotoğraf ibaresi İngilizce yazılsın. Fotoğrafın içeriği dini törene dayanıyor yine bir işgal dönemi fotoğrafıdır. Fotoğrafa dair ihtimaller oldukça fazla, İzmir’in kurtuluşu, birlik beraberlik sağlamak için sıkça başvurulan yöntem de olabilir. Cenaze gibi gelse de ortada bir cenaze göremiyoruz. O  halini bilemediğimiz için yakıştırma yapmakta zorlanıyor olabiliriz. Bir kuyu gözüküyor ama bugün resmi daire olarak kullanılan binaların bahçesinde de kuyu vardır. Bana sanki koruma kurulunun orası gibi geldi. Dikmeleri düşünerek hareket ettiğimde orayla benzerlik kuruyorum.

Bülent Erbaş: 18 Mart Okulu’nun bahçesindeki dikmelere de benziyor etrafın doldurulduğunu düşünebiliriz.

Ahmet Kolkoparan:Bu fotoğrafta görüyoruz ki kısaltma olarak kullanılan ifadelerin M. Kemal olarak karşımıza çıkıyor. bu ibarenin yazılmasının nedeni ne olabilir diye konuşabiliriz. Görmüş olduğumuz fotoğrafların genel olarak tarihi 1922 ve 1923 yıllarıdır. Deniz taşıtından karaya çıkartma yapılıyor bunu stratejik anlamda yapabileceğiniz belli yerler var onların da birisi de Çimenlik Kalesi ve Anadolu Hamidiye Tabyaları’nın olduğu yer olabilir. Tarihlendirmeleri genel olarak üzerinde görmemiz de mümkündür. M Kemal ifadesini değerlendirdiğimizde pek çok alternatif vardır. E harfi Fransızca olarak yazılmış.



O dönemlerde Türk fotoğrafçısı yaygın mıydı?

Ahmet Kolkoparan:O dönemde Türk fotoğrafçısı yok. Malzemeye erişmek oldukça güç. Savaş ile beraber işgal askerlerinin yanlarına getirmiş oldukları makineler sayesinde biliyoruz. Onların sayesinde o dönemin Çanakkalesini görüyoruz. İmzalı fotoğraflar arasında tam bir standart göremiyoruz. Şahsi fikrim bu fotoğrafların tek elden çıkmadığı yönünde. Bu fotoğraftaki M Kemal ibaresinin maske imza olduğunu düşünüyorum. Neden açıkça yazılmamış, buradaki amaç nedir? II. Abdülhamit zamanından itibaren İstanbul’da birçok fotoğrafçı var. Herhangi bir çekingenlik yok neden bu fotoğrafların üzerinde böyle yer alıyor.

Bülent Erbaş: Bu fotoğrafların orijinalinin üzerinde sonradan yapılan bir oynama yapılmış olabilir.

Ahmet Kolkoparan: Tab esnasında bu görmüş olduğumuz işaretler aslında baskıyı yapan kişiyi yapan işaretlerde olabilir. Belirsizlik var ama benim asıl amacım bu fotoğrafları çeken kişinin Mösyö Kompa olamayacağını dile getirmektir. Üzerinde yazılan kısaltmaların da çekeni belli etmekten ziyade aslında çekeni gizleme amaçlı olduğunu düşünüyorum. 


Ahmet Kolkoparan: Az önce görmüş olduğunuz M. Kemal ibareli fotoğrafın kişisel fikrimce ilk fotoğraflardan biri olabileceğini düşünüyorum. Açıkça yazmanın sonrasında kısaltmaya dönmüş olabileceğini düşünüyorum. Gayri Müslim Osmanlı tebasından birisi çekmiş olabilir çekingenliğinden dolayı ismini gizlemiş olabilir. Diğeri ise askerlerin çekmiş olabilir bölük olarak dağıtılmış olabileceğini düşünüyorum.

Bülent Erbaş: Benim düşüncem de şu yönde ki negatiflere erişemediğimiz sürece bunların baskı sırasında konulmuş olabileceğini düşünmek kolaydır. Orijinallerine ulaşabilirsek eğer bir sonuca ulaşabiliriz.

Ahmet Kolkoparan: Orijinalleri hiçbir şekilde yok. Bazılarında ibareler kazınmış haldeler. Asker arasında kartpostal şeklinde kullanılmış olabilir.


Ahmet Kolkoparan: Bu fotoğraf Ermeni Kilisesi’nin önünden bir kareyi gösteriyor. Daha önce de söylenildiği gibi fotoğraflarda bir standart yok. 



Ahmet Kolkoparan: Calvert Yalısı'nının göründüğü bir fotoğraf yine F.M.K imzalı.


Ahmet Kolkoparan: Valiliğin önünden Hastane Bayırına doğru bir bakış, Subay Orduevi'nin olduğu yeri görüyoruz. 





Ahmet Kolkoparan: Anadolu Mecidiye Tabyası’nın olduğu yer. Eski askeri hastanenin hemen arkasındaki acil girişine denk gelen alandadır. Askeri Plajın olduğu yeri görüyoruz.  


Ahmet Kolkoparan: 1922 tarihli F.M.K imzalı bir fotoğrafı görüyoruz. Dini bir tören ya da kutlamayı görüyoruz. Sivil halkı görüyoruz. 


Ahmet Kolkoparan: Eski Aygaz kavşağından Cumhuriyet Meydanına doğru olan alanı görüyoruz. ÇOMÜ binasının çatısı gözüküyor. Fotoğraflarla çok uğraştığım önemli  bir detayı farkediyorum. Fotoğrafı çekenden ileriye doğru bir gölge görüyoruz, orada eskiden bir duvar var, sonrasında cadde oluşuyor. Araçların öğretmen evine giriş yaptığı yerden yola doğru bir duvar var orada. 



Ahmet Kolkoparan: Dizdar Camisinden çekilmiş bir fotoğraf görüyoruz. Yüksek bir alan olarak kullanılmış. Bazı fotoğraflara kod işlenmiş, tab esnasında da oluşmuş olabilir ya da askeri bölükler arasında da olmuş olabilir. Cami minaresi çok çeşitli fotoğraflarda kullanılmıştır. Nerede tab edildiğine dair bilgimiz olsa fotoğraf ile ilgili daha çok bilgiye ulaşabilirdik.


Ahmet Kolkoparan: Dardanelles ibaresini ilk kez görüyoruz. Fotoğrafta görülen kişi Çanakkale’deki levanten ailelerinden birinin büyüğü olarak bahsediliyor. Fotoğrafın çekildiği ye Deniz Müzesi'ndeki denizaltının kalıntısının olduğu yere tekabül ediyor. Fotoğrafın üzerinde numara da var.


Ahmet Kolkoparan: İlginç bir fotoğraf, işgal dönemi ama bayraklarla donatılmış. Çarşı caddesine çıkmadan Yalı cami minaresini görmektesiniz. Şu anda şemsiyeli sokak olarak anılan sokağın hizasından çekilmiş bir fotoğraf. İmzalar sürekli değişiyor, bu da yeni bir çalışmayı gerektiriyor. Sivil ve askeri olarak düşündüğümüzde mekan olarak değerlendirme gerekliliği oluşuyor. Yabancı kaynaklarda da fotoğraflara dair bilgiler yok. Belirsizliğin nedeni bundan kaynaklanıyor. Üstünde bir çalışma yapmamız şart. 




Ahmet Kolkoparan: Mehmetçik Bulvarı ve Bebekli Evleri görmektesiniz. F. M. K damgalı bir fotoğraf ama bu fotoğraf için pek çok kaynakta Türk askerinin Çanakkale’ye girişi 1936 olarak gösteriyor.

Bülent Erbaş: Bu fotoğraf 1936 olarak gözükmüyor çünkü taşınmamış mezarlığı görüyoruz.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kentler Anlatılınca Güzeldir sloganı ile çıktığımız bu yolculukta kentimizi anlatmaya ve paylaşmaya devam ediyoruz. Eylül ayından itibare...