14 Mart 2018 Çarşamba

28 Şubat 2018 Çanakkale'den Derlenen Masallar VI sohbeti çözümlemesi





28 Şubat 2018 Çanakkale’den Derlenen Masallar VI çözümlemesi 

Ömer Gözükızıl: Bu sefer daha bilindik bir anlatı olsun diye Şahmeran’ı seçtik. Daha önce gönderimizde vardı Çanakkale’de 6 kez derlediğimiz, anlatıcıların üçünün erkek üçünün kadın olduğu bir masal. Birisi 43, birisi 97, geri kalanları da 70 yaşın üstündeler. İki tanesi okuryazar değil, biri okuryazar, biri 3 yıllık eğitmen mezunu diğer ikisi de ilkokul mezunu. İkinci varyanttaki masal okunarak öğrenilmiş bir masal. Anlatılar arasında epeyce farklılıklar var. Birini dinleyeceğiz ama gerektiğinde diğerlerine döneceğiz ve onlar üzerinde de yorum yapabiliriz. Elimizde böyle bir imkan varken bir arkadaşımız çocukluğunda dedesinden dinlediği şahmeran masalını bize sunacak. O da bunların neresinde olacak, ne kadar farklı bir anlatı olacak onu merakla dinleyelim.

Duygu Yıldırım: Merhaba ben Duygu Yıldırım, Erzincanlıyım. Masalı dedemden dinledim, metnini de daha önce okumadım. “Çoban Mehmet varmış ve Çoban Mehmet’in annesi çok hastaymış. O zaman köylerde de şifalı otlar varmış. Çoban Mehmet her Cuma günü o otları aramaya gidiyormuş ama artık kış geldiği için hayvan saldırısına uğramaktan korktuğu için yalnız gitmek istemiyormuş yanına bir arkadaş da istiyormuş. Böylece arkadaşı Ahmet ile birlikte her Cuma annesine ot bulmaya gidiyormuş. Annesi korkuyormuş ve gidince peşinden bir sürü dualar ediyormuş, ‘Allah'ım oğluma bir şey olmasın, sağ salim evine varsın.’diye. Bir Cuma günü Mehmet gür bir ağacın altında derin bir çukur görüyor. Çukurun altlarına bakarken bir şekilde ayağı kayıyor ve çukurdan içeriye düşüyor. Ahmet günlerce arkadaşını arıyor ama Mehmet çukurun altından günlerce yürüyor ve sonunda parıltılı bir yere varıyor. Orada bir şahmeran yatıyor. Çok güzel bir kadın ancak kadının belden aşağısı bir yılan. Mehmet o an orada çok şaşırıyor ve bayılıyor. Mehmet’i ayıltmaya, uyandırmaya çalışıyorlar. İki gün sonunda da Mehmet uyanıyor, yine karşısındakini görünce çok şaşırıyor ve nereye düştüğünü anlamak için etrafındakilerle konuşmaya çalışıyor. Ancak onlar onun dilinden anlamıyorlar. Sonra Şahmeran diyor ki ‘Kuzular meliyor, senin dilinden anlasalardı sen de onlarla konuşurdun. Yılanlar birbiri ile konuşuyor sen de onların dilinden anlasaydın bana onların ne söylediklerini söyleye bilirdin’ diyor. Şahmeran Mehmet’i ağırlıyor ve Mehmet bu durumdan son derece memnun oluyor ama aklıda annesinde, acaba nasıl, iyileşti mi, anneme kim yemek götürüyor, diye düşünüyor. Ahmet’te o sırada arkadaşını arıyor. Şahmeran Mehmet’e diyor ki ‘ben seni yeryüzüne çıkaracağım ama sen benim yeryüzündeki elçim olacaksın, yeryüzünde ne olduğunu çok merak ediyorum ama kesinlikle beni gördüğünü hiç kimseye söylemeyeceksin.’ Diyor. Mehmet bir kere çıkıyor, iki kere çıkıyor ama annesini görmesi yasak. En sonunda şahmeran diyor ki ‘şu an bulunduğun yerden, benim yanımda olmaktan mutlu musun, beni seviyor musun?’ diyor. Mehmet, ‘hayır, ben seni sevmiyorum çünkü sen benim normalde gördüğüm insanlara benzemiyorsun.’ Diyor. Sonra bunun karşılığında Şahmeran Mehmet’e ‘peki o zaman artık seni yeryüzüne çıkarmıyorum.’ Diyor. Çünkü Şahmeran’ın Mehmet’e gönlü düşmüş oluyor ancak Mehmet sürekli bir yolunu bulup kaçmaya çalışıyor. Sonunda Mehmet o çukurdan çıkıyor ve kaçıyor, bundan sonra Şahmeran hiç kimseye güvenmiyor ve o çukuru elçilerine kapattırıyor ve artık insanoğlu ile hiç temas etmiyor.”
Dedem bunu bana sır tutmayı öğretmek için anlatmıştı. Birinin bana verdiği sırrı hiç kimseye söylememem için anlatmıştı ya da o zamanlarda sevdanın ne kadar kuvvetli ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatmak için bu masalı seçmişti. Ben bu kadarına vakıfım, bu kadarını biliyorum, teşekkür ederim.

Ömer Gözükızıl: Çok teşekkür ederiz. Bu masalı dinlediğinizde kaç yaşındaydınız?

Duygu Yıldırım: Dedem bunu bir 7, 11 ve 12 yaşında anlattı. 7 ve 11 yaşlarında sır tutmam için anlatmıştı ama 12 yaşında ilk defa birini sevdiğimi düşünmüştüm o yüzden masala böyle bir ekleme yapıp anlatmıştı.

Ömer Gözükızıl: Neden sır tutmanız gerekiyordu?

Duygu Yıldırım: Kuzenlerim dedemin kumbarasından para çalıyorlardı ve ben bunu söylemek zorunda gibi hissetmiştim. Dedem de bunu ispiyoncu bir şekilde değil ama daha farklı söyleyebilirsin diyebilmek için anlatmıştı.

Ömer Gözükızıl: Dedeniz anlatırken dini terimleri ve sözcükleri sizin kullandığınız ölçüde kullanmış mıydı?

Duygu Yıldırım: Tam anlamıyla hatırlamıyorum ama muhtemelen bu şekilde kullanmamıştır. Çünkü dedem bize bir sürü masal anlatırdı ama bu bana en çok dokunandı.

Ömer Gözükızıl: Bitirişte Şahmeran dünya ile bağlantısını kesiyor ve gidiyor. Derlediğimiz 6 anlatıda da zannedersem bu tip bir bitiriş yoktu. O yüzden arkadaşımızın sunduğu masal önemliydi. Yine de aradan 10 ya da 12 yıl geçtikten sonra anlatılabilecek kadara hafıza da kalması, bundan sır ve sevgi üzerine sonuçlar çıkarmanız da önemli.
Şahmeran Mehmet’e hayvanların dilinden anlamayı öğretti mi?

Duygu Yıldırım: Hayır öğretmedi çünkü Şahmeran Mehmet’i seviyor, ona gönlü düşüyor ama Mehmet Şahmeran’ı sevmiyor belki sevseydi öğretirdi.

Ömer Gözükızıl: Bu aşk, sevgi durumu diğerlerinde bu kadar açıktan değildi. O yönüyle de ilginç geldi. Şimdi derlediğimiz masalı dinleyebiliriz.

Masalın dinlenmesinin ardından…

Ömer Gözükızıl: Arkadaşımızın anlattığında kahraman Çoban Mehmet idi, müthiş bir yerelleşme yapılmıştı ama yazılı metinlerde Camisap olarak geçiyor. Kahraman adının yerelleşmesi çok sıklıkla karşılaştığımız bir durum. Karıncaların, canavarların insanları yemesi Binbir Gece’de okudum gibi geldi bana ama sizin aklınızda kalan var mıydı?

Elif Kanca: Hem Binbir Gece’de hem de Murathan Mungan’ın işlediğinde de yer alıyor. Şahmeran bir ihanet öyküsüdür. Onun bir kere daha ihanet uğramış olduğunu anlatıyor. Burada biraz karışık olduğu için pek anlaşılmıyor.

Ömer Gözükızıl: Şuradan başlamak istiyorum nedir bu yılan bize anlatır mısınız? Mitlerden itibaren hep hayatımızın içinde yer alıyor.

Elif Kanca: Yılan temel su motifi ya da ejderha olarak karşımıza çıkan tarıma geçme ile beraber suyun kontrolü önem kazanıyor. Erken devlet teorilerinden biri tamamen devletin kontrolünde su kontrolü var savına dayanır. Dolayısıyla su erken tarım devletlerinde iktidar sembolü oluyor. Ortadoğu’da en sık gördüğümüz sembol kartal ile yılandır. Güneş ile su sembolleridir ve birbirleriyle sürekli çatışma ve kavga halindedirler. Çünkü ikisi de hayat kurucu element olarak kritik öneme sahiptir. Onları ne kadar kontrol edebilirseniz topluluğunuzu hem ekonomik hem de siyasal anlamda bir yerde tutmuş olursunuz. Su sembolü hayatiliği ile beraber bütün kültürlerde çok net görebileceğimiz bir şeydir. Anadolu’da çok söylenir ki “ her kuyunun bir yılanı, sahibi vardır.” Burada da sahibi Şahmeran, yılanların sultanı olarak karşımıza çıkıyor. Benim okuduğum en trajik öyküdür. Sonu ihanet ve ölümle biter. İhanetin arkasından Şahmeran iktidarını kaybeder. Camisap ya da Mehmet aslında ihanet etmek istememektedir. Koşullar onu oraya getirir. Öyküdeki diğer karakterde ölümsüzlüğün peşindedir. Şahmeran üzerinden olacağını düşünür. Suyu kontrol eden gücü de kontrol edecektir aslında.

Şeref Uluocak: Sanırım ejderhanın zamanı temsil etme gibi bir motifi var. Ölümsüzlüğün aslında ortadan kaldırılması, ihanetten bahsediyoruz, sihirbazlık diye sürekli vurguluyor anlatıcı aslında sihirbazlık orada yılanların kendi hükümdarlarını kendi elleri ile şifa arayan birine teslim etmek. Teslim ettikleri anda muhtemelen ölümsüzlük ihtimalini de ortadan kaldırmış oluyorlar. Ölümsüzlüğün ve ona ilişkin inancın da ortadan kaldırılmasını temsil ediyor.

Elif Kanca: İnsan ölmek zorundadır.

Şeref Uluocak: İnsan ölmek zorunda ve ölümsüzlüğü arama ihtimali Şahmeran’ı öldürdükleri anda, teslim ettikleri anda ortadan kalkmış oluyor.  Neden kadın sorusu bence önemli. Zamana hükmeden ejderha ya da zamana hükmeden onu temsil eden ile kadının özdeşleştirilmesi bence şans eseri değil. Çünkü ikisi de kontrol edilmezliği temsil ediyor. Zamanı da kontrol edemezsiniz kadını da doğayla ilişkisi açısından düşünürseniz kontrol edemezsiniz. Onun üstünde kurulacak egemenlik biçimi biraz önce anlatılar içerisinde rüyalar vs ile gerçekleşiyor. Kadının kadını teslim etmesi bence ilginç bir motif. Kadınlar acaba sistemin bu şekilde yürümesine mi katkıda bulunuyorlar diye düşünebiliriz. Kahraman olan kadın ortadan kalktı masalın içinde.

Ömer Gözükızıl: Şahmeran'ın toprak ve su ile olan ilişkisini kurduk. Cinsellik anlamında yılanın Şahmeran dışında da bir işlevi var mı?

Elif Kanca:  İşaret var ama onun negatifleşmesi yani yılan üzerinden negatifleşme tek tanrılı dinler ile geliyor. Cennetten kovuluş hikayesinde yılanın kendisini şeytanmış gibi göstermesi gibi bir durum  var. İlk günah denilen şey yine cinsellikle ilgili bir şey. Bir taraftan insanın kendi kaderini de eline aldığı bilgiye ulaşabildiği noktayı temsil ediyor.

Şeref Uluocak: Yılan bilgiyi temsil ediyor. O anlatıda bilgiye ulaşılması için Adem ile Havva’yı ikna etmeye çalışıyor. Şahmeran’da da buna benzer bir şey görebiliyoruz.

Ömer Gözükızıl: Yılan bilmeyi serbest kılıyor aynı zamanda cinselliği ve ölümü de getirmiş oluyor. Geçen ayki masalda değinmiştik gülünce gözlerinden inci mercan dökülmesine burada da anlatının içindeki anlatıda karşıdan karşıya geçmek için ayaklarının altından çimen çıkıp bulunan yeri toprağa çevirme motifini görüyoruz.

Elif Kanca: Suyun üzerinde yürüme motifi de vardı.

Ömer Gözükızıl: Türkler suyla doğrudan temastan hiç hoşlanmıyorlar. Hiçbir anlatılarında doğrudan temastan hoşlanmıyorlar. Hayvan anlatılarında da suya girilecekse mutlaka olumsuz bir şey gerçekleşecektir. Çardak anlatısında daha önceki dini ve mitsel anlatılarda karşılaştığımız suyun üzerine toprak atarak ilerlemeyi görüyoruz.

Elif Kanca: Bu kutsallıktan geliyor olabilir. Ateşe de aynı şekilde belli yasalarla yaklaşırsınız. Su kutsaldır insan varlığı ile onu kirletebilir.

Fatma Şanlı: Su ve yılan şifa kaynağıdır. Yok olurken bile şifa oluyor. Şifa olduğu anda ölümsüzlüğü de beraberinde getiriyor. Kadında üretken de olduğu için üçü birden çok oturdu. Tarsus gezilerimizde hamamdaki yok oluşunun hala daha hamamda görünür olduğuna inanır insanlar. Hepsi örtüşüyor. 

Şeref Uluocak: Zehirin doz ile ilintili olması da önemli. Doz aşımına uğramadığın sürece yararlı ama doz önemli, en önemlisi de bilgiyi temsil ediyor.

Yusuf Çelik. Ben şunu fark ettim Doğu’daki varyantlarda Şahmeran iyi gibi görünürken Yunan mitolojisinde Medusa aslında aynı karaktere bürünmüşler o kötü bir karakter oluyor. Bunun sebebini anlamış değilim.

Ömer Gözükızıl: belki orada da Medusa tensel olarak yılan değildi, kadındı sonradan yılanlaşma oldu.

Şeref Uluocak: Evcilleştirilemezliği temsil ediyor. Yaradılış anlatısında da “ o ağaca git, meyvenin tadına bak” diyor. Orada da bilgi var. Bilgiyi gösteriyor, yılan ya da kadın olmaması önemli değil.

Elif Kanca: Asya toplumlarına baktığınızda ejderha kutsaldır ama batıda ejderha tehlikeli ve negatif bir yerdedir. Ejderha figürü iktidarı temsil eder. Avrupa ve ortaçağ feodalitesindeki ejderha figürü zalimliği temsil ederken, doğudaki ejderha figürü zaten tanrısal olana atıfla adaleti temsil ediyor. İki toplum arasındaki siyasal örgütleniş ve iktidara biat ediş ile ilgisi var.

Duygu Yıldırım: Şöyle de bir şey var ev sahipliği dedik Doğu’da mesela ev sahibi olgusundan çok bu evin sahibi yılandır ya da ölmüş iki kız kardeştir. Bu ev o yüzden korunur inanışı vardır. Ziyaretler ve türbelerde var aynı şekilde.  Eski anlatılara göre ziyarette iki tane yılan var. O yılanlar kapıdan geçmenize izin veriyorsa siz iyi bir insansınız eğer sizi o kapıdan içeri sokmuyorsa kötü bir insansınız. Söylediğiniz gibi adaleti de temsil ediyor. Çünkü iyilik ve kötülüğü de ölçebildiği anlatılıyor.

Şeref Uluocak: İyilik ve kötülüğün ölçütü bilgi sahibi olmak.

Sedat Çılgın: Biz ocak sahibiyiz ocağın adı yılancık ocağı. Dedemin yılanlarla konuşabildiğini biliyorum. Aynı zamanda bazı hastalıklara şifa bulduğu rivayet ediliyor. Rahmetli babaannem anlatırdı, evimizin büyük bir bahçesi varmış, biz o zamanlar küçüğüz, bahçeye yılan geliyor. Dedem iletişime geçebildiği için diyor ki “ burada torunlarım oynuyor daha sonra gel, korkarlar.” Yılan bahçeyi terk ediyor, daha sonra geliyor. Dedemle bağlantısı nedir, besliyor mu yoksa farklı bir alışveriş mi var onu bilemiyorum. Ocak sahibi olduğumuz için babadan oğula geçme durumu söz konusu, dedemden amcalarıma ya da babama geçiş oldu mu çok net bilmiyorum. Dedemden dinlediğim kadarıyla evet evin sahibinin yılan olması aynı zamanda eğer iyiyseniz size dokunmuyor ama kötüyseniz size mutlaka etkisi oluyor.

Ömer Gözükızıl: Başımdan geçen bir olayı anlatayım. Çok fazla hayvanlara kıyamam ama ilk gençlik çağlarımda, 14-15 yaşlarında ben yarım metre boyunda bir yılanı öldürdüm, yanıma aldım. Kimin dediğini hatırlamıyorum ama biri “bunun annesi gelir, seni bulur.” Dedi. “Ne yapacağız.” Dedim. “sen bunu bir hafta yanında yatırırsan annesi gelmez.” Ben bir hafta yılanla koyun koyuna yattım.

Gonca Yalçın: Benim de şu dikkatimi çekti. Masal tamamen ihanetin üzerine kurulmuş olmasına rağmen Camisap şahmerana ihanet ediyor ama suyu içtiğinde ölmüyor. Bu bana çok ilginç geldi. Kötülük bile yapsan karşısındaki insan iyiyse o sana iyilik yapıyor.

Yusuf Çelik: İyi ile bilgeliği mi eşitliyoruz şu anda?

Şeref Uluocak: Zaten iyi olan, kalpten inanarak yapılan, etik değerlendirme konusu bir bilgi konusudur. Bir söz var “iyilikten maraz doğar.” Bunun nedeni bilgi sahibi değilken iyilik yapmaya kalkarsan maraz doğaca. Çünkü iyilik bir etik sorgulama meselesi etik de bir bilgi konusudur. Yılan da bilgiyi temsil ediyor. Her zaman çok bilgi sahibi olmadığımız konularda karar almak zorunda olduğumuz için bence aynı zamanda da zamansallığı temsil ediyor. Bizler karar alma durumu söz konusu olduğunda her zaman yeterli donanıma sahip değiliz ve risk alıyoruz. O riski de yılan ya da ejderha temsil ediyor. Bilgi, zaman ve yapmak zorunda olduğumuz seçimler, şahmeranın yenilmezliği, kadına yüklenen özellikleri bize yol gösterici bir sembolizm sağlıyor.
Birinci varyantın yeniden okunmasının ardından

Ömer Gözükızıl: İlk bölümü bir anlatıydı ama karısı ile evlenmesi ayrı bir anlatı. Bağlantıyı ne kuruyor, Şahmeran ağzına üç kere tükürüyor, hayvanlarla konuşacak hale geliyor. İki farklı anlatı Şahmeranın motifi ile Şahmeran'ın içine girivermiş.


Şeref Uluocak: Erkek mayalandı. Ana tanrıça kültüne geçti.

Ömer Gözükızıl: Temizlenmiş bir Şahmeran bulsaydık bu kadar çok motife rastlamayabilirdik. Ağza tükürülmeyi nasıl açıklayabiliriz?

Şeref Uluocak: Bir yola girme biçimidir aynı zamanda o kişi söz vermiş oluyor.

Cevat İnce: Tükürme ile ilgili olarak aklımda bir şey var. Eğitimle öğrendiklerimiz var bir de bedenin kendinde kodlanmış bilgi var. Tükürerek ağızdan ağza aktarılan bizim bilmediğimiz, öğrenmediğimiz bilginin dışında genetik olarak taşıdığımız bir bilginin mi aktarımı oluyor. Aile dışından ya da içinden birine doğal olarak var olan bilgi ve birikimi aktarmanın yolu olarak kullanılıyor gibi bir şey.

Duygu Yıldırım: Bizim oralarda “sanki ağzına tükürmüş.” Derler. Sanki aynısı gibi benzetme yaparlar.

Şeref Uluocak: Dönüştürüyor, kendine benzetiyor.

Şeref Uluocak: Konuşturulan kurt olsaydı, tek eşli olduğu için daha ilginç olabilirdi.

Ömer Gözükızıl: Anlatılarda genelde horoz konuşturulur.

Elif Kanca: Horozun konuşturulmasında suyla güneş karşıtlığı yine devrede. Horoz güneş doğduğunda öttüğü için çoğu yerde kutsal kabul edilir ve konuşturulur.

Sedat Çılgın: Şahmeranda kadın silueti var da benim dikkatimi çeken şu yılanda hiçbir zaman kadın ya da erkeğe dair bir şey yoktur.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kentler Anlatılınca Güzeldir sloganı ile çıktığımız bu yolculukta kentimizi anlatmaya ve paylaşmaya devam ediyoruz. Eylül ayından itibare...