28 Şubat 2018
Çanakkale’den Derlenen Masallar VI çözümlemesi
Ömer Gözükızıl:
Bu sefer daha bilindik bir anlatı olsun diye Şahmeran’ı seçtik. Daha önce
gönderimizde vardı Çanakkale’de 6 kez derlediğimiz, anlatıcıların üçünün erkek
üçünün kadın olduğu bir masal. Birisi 43, birisi 97, geri kalanları da 70 yaşın
üstündeler. İki tanesi okuryazar değil, biri okuryazar, biri 3 yıllık eğitmen
mezunu diğer ikisi de ilkokul mezunu. İkinci varyanttaki masal okunarak
öğrenilmiş bir masal. Anlatılar arasında epeyce farklılıklar var. Birini
dinleyeceğiz ama gerektiğinde diğerlerine döneceğiz ve onlar üzerinde de yorum
yapabiliriz. Elimizde böyle bir imkan varken bir arkadaşımız çocukluğunda
dedesinden dinlediği şahmeran masalını bize sunacak. O da bunların neresinde
olacak, ne kadar farklı bir anlatı olacak onu merakla dinleyelim.
Duygu Yıldırım:
Merhaba ben Duygu Yıldırım, Erzincanlıyım. Masalı dedemden dinledim, metnini de
daha önce okumadım. “Çoban Mehmet varmış ve Çoban Mehmet’in annesi çok
hastaymış. O zaman köylerde de şifalı otlar varmış. Çoban Mehmet her Cuma günü
o otları aramaya gidiyormuş ama artık kış geldiği için hayvan saldırısına
uğramaktan korktuğu için yalnız gitmek istemiyormuş yanına bir arkadaş da
istiyormuş. Böylece arkadaşı Ahmet ile birlikte her Cuma annesine ot bulmaya
gidiyormuş. Annesi korkuyormuş ve gidince peşinden bir sürü dualar ediyormuş, ‘Allah'ım
oğluma bir şey olmasın, sağ salim evine varsın.’diye. Bir Cuma günü Mehmet gür
bir ağacın altında derin bir çukur görüyor. Çukurun altlarına bakarken bir
şekilde ayağı kayıyor ve çukurdan içeriye düşüyor. Ahmet günlerce arkadaşını
arıyor ama Mehmet çukurun altından günlerce yürüyor ve sonunda parıltılı bir
yere varıyor. Orada bir şahmeran yatıyor. Çok güzel bir kadın ancak kadının
belden aşağısı bir yılan. Mehmet o an orada çok şaşırıyor ve bayılıyor.
Mehmet’i ayıltmaya, uyandırmaya çalışıyorlar. İki gün sonunda da Mehmet
uyanıyor, yine karşısındakini görünce çok şaşırıyor ve nereye düştüğünü anlamak
için etrafındakilerle konuşmaya çalışıyor. Ancak onlar onun dilinden
anlamıyorlar. Sonra Şahmeran diyor ki ‘Kuzular meliyor, senin dilinden
anlasalardı sen de onlarla konuşurdun. Yılanlar birbiri ile konuşuyor sen de
onların dilinden anlasaydın bana onların ne söylediklerini söyleye bilirdin’
diyor. Şahmeran Mehmet’i ağırlıyor ve Mehmet bu durumdan son derece memnun
oluyor ama aklıda annesinde, acaba nasıl, iyileşti mi, anneme kim yemek
götürüyor, diye düşünüyor. Ahmet’te o sırada arkadaşını arıyor. Şahmeran
Mehmet’e diyor ki ‘ben seni yeryüzüne çıkaracağım ama sen benim yeryüzündeki
elçim olacaksın, yeryüzünde ne olduğunu çok merak ediyorum ama kesinlikle beni
gördüğünü hiç kimseye söylemeyeceksin.’ Diyor. Mehmet bir kere çıkıyor, iki
kere çıkıyor ama annesini görmesi yasak. En sonunda şahmeran diyor ki ‘şu an
bulunduğun yerden, benim yanımda olmaktan mutlu musun, beni seviyor musun?’
diyor. Mehmet, ‘hayır, ben seni sevmiyorum çünkü sen benim normalde gördüğüm
insanlara benzemiyorsun.’ Diyor. Sonra bunun karşılığında Şahmeran Mehmet’e
‘peki o zaman artık seni yeryüzüne çıkarmıyorum.’ Diyor. Çünkü Şahmeran’ın
Mehmet’e gönlü düşmüş oluyor ancak Mehmet sürekli bir yolunu bulup kaçmaya
çalışıyor. Sonunda Mehmet o çukurdan çıkıyor ve kaçıyor, bundan sonra Şahmeran
hiç kimseye güvenmiyor ve o çukuru elçilerine kapattırıyor ve artık insanoğlu
ile hiç temas etmiyor.”
Dedem bunu bana sır tutmayı öğretmek için anlatmıştı.
Birinin bana verdiği sırrı hiç kimseye söylememem için anlatmıştı ya da o
zamanlarda sevdanın ne kadar kuvvetli ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatmak
için bu masalı seçmişti. Ben bu kadarına vakıfım, bu kadarını biliyorum,
teşekkür ederim.
Ömer Gözükızıl: Çok teşekkür ederiz. Bu
masalı dinlediğinizde kaç yaşındaydınız?
Duygu Yıldırım:
Dedem bunu bir 7, 11 ve 12 yaşında anlattı. 7 ve 11 yaşlarında sır tutmam için
anlatmıştı ama 12 yaşında ilk defa birini sevdiğimi düşünmüştüm o yüzden masala
böyle bir ekleme yapıp anlatmıştı.
Ömer Gözükızıl:
Neden sır tutmanız gerekiyordu?
Duygu Yıldırım: Kuzenlerim
dedemin kumbarasından para çalıyorlardı ve ben bunu söylemek zorunda gibi
hissetmiştim. Dedem de bunu ispiyoncu bir şekilde değil ama daha farklı
söyleyebilirsin diyebilmek için anlatmıştı.
Ömer Gözükızıl:
Dedeniz anlatırken dini terimleri ve sözcükleri sizin kullandığınız ölçüde
kullanmış mıydı?
Duygu Yıldırım:
Tam anlamıyla hatırlamıyorum ama muhtemelen bu şekilde kullanmamıştır. Çünkü
dedem bize bir sürü masal anlatırdı ama bu bana en çok dokunandı.
Ömer Gözükızıl: Bitirişte
Şahmeran dünya ile bağlantısını kesiyor ve gidiyor. Derlediğimiz 6 anlatıda da
zannedersem bu tip bir bitiriş yoktu. O yüzden arkadaşımızın sunduğu masal
önemliydi. Yine de aradan 10 ya da 12 yıl geçtikten sonra anlatılabilecek
kadara hafıza da kalması, bundan sır ve sevgi üzerine sonuçlar çıkarmanız da
önemli.
Şahmeran Mehmet’e hayvanların dilinden anlamayı öğretti mi?
Duygu Yıldırım: Hayır
öğretmedi çünkü Şahmeran Mehmet’i seviyor, ona gönlü düşüyor ama Mehmet
Şahmeran’ı sevmiyor belki sevseydi öğretirdi.
Ömer Gözükızıl:
Bu aşk, sevgi durumu diğerlerinde bu kadar açıktan değildi. O yönüyle de ilginç
geldi. Şimdi derlediğimiz masalı dinleyebiliriz.
Masalın dinlenmesinin ardından…
Ömer Gözükızıl:
Arkadaşımızın anlattığında kahraman Çoban Mehmet idi, müthiş bir yerelleşme
yapılmıştı ama yazılı metinlerde Camisap olarak geçiyor. Kahraman adının
yerelleşmesi çok sıklıkla karşılaştığımız bir durum. Karıncaların, canavarların
insanları yemesi Binbir Gece’de okudum gibi geldi bana ama sizin aklınızda
kalan var mıydı?
Elif Kanca: Hem
Binbir Gece’de hem de Murathan Mungan’ın işlediğinde de yer alıyor. Şahmeran
bir ihanet öyküsüdür. Onun bir kere daha ihanet uğramış olduğunu anlatıyor.
Burada biraz karışık olduğu için pek anlaşılmıyor.
Ömer Gözükızıl:
Şuradan başlamak istiyorum nedir bu yılan bize anlatır mısınız? Mitlerden
itibaren hep hayatımızın içinde yer alıyor.
Elif Kanca: Yılan
temel su motifi ya da ejderha olarak karşımıza çıkan tarıma geçme ile beraber
suyun kontrolü önem kazanıyor. Erken devlet teorilerinden biri tamamen devletin
kontrolünde su kontrolü var savına dayanır. Dolayısıyla su erken tarım
devletlerinde iktidar sembolü oluyor. Ortadoğu’da en sık gördüğümüz sembol
kartal ile yılandır. Güneş ile su sembolleridir ve birbirleriyle sürekli
çatışma ve kavga halindedirler. Çünkü ikisi de hayat kurucu element olarak
kritik öneme sahiptir. Onları ne kadar kontrol edebilirseniz topluluğunuzu hem
ekonomik hem de siyasal anlamda bir yerde tutmuş olursunuz. Su sembolü
hayatiliği ile beraber bütün kültürlerde çok net görebileceğimiz bir şeydir.
Anadolu’da çok söylenir ki “ her kuyunun bir yılanı, sahibi vardır.” Burada da
sahibi Şahmeran, yılanların sultanı olarak karşımıza çıkıyor. Benim okuduğum en
trajik öyküdür. Sonu ihanet ve ölümle biter. İhanetin arkasından Şahmeran
iktidarını kaybeder. Camisap ya da Mehmet aslında ihanet etmek istememektedir.
Koşullar onu oraya getirir. Öyküdeki diğer karakterde ölümsüzlüğün peşindedir.
Şahmeran üzerinden olacağını düşünür. Suyu kontrol eden gücü de kontrol
edecektir aslında.
Şeref Uluocak:
Sanırım ejderhanın zamanı temsil etme gibi bir motifi var. Ölümsüzlüğün aslında
ortadan kaldırılması, ihanetten bahsediyoruz, sihirbazlık diye sürekli
vurguluyor anlatıcı aslında sihirbazlık orada yılanların kendi hükümdarlarını
kendi elleri ile şifa arayan birine teslim etmek. Teslim ettikleri anda
muhtemelen ölümsüzlük ihtimalini de ortadan kaldırmış oluyorlar. Ölümsüzlüğün ve
ona ilişkin inancın da ortadan kaldırılmasını temsil ediyor.
Elif Kanca: İnsan
ölmek zorundadır.
Şeref Uluocak:
İnsan ölmek zorunda ve ölümsüzlüğü arama ihtimali Şahmeran’ı öldürdükleri anda,
teslim ettikleri anda ortadan kalkmış oluyor. Neden kadın sorusu bence önemli. Zamana
hükmeden ejderha ya da zamana hükmeden onu temsil eden ile kadının
özdeşleştirilmesi bence şans eseri değil. Çünkü ikisi de kontrol edilmezliği
temsil ediyor. Zamanı da kontrol edemezsiniz kadını da doğayla ilişkisi açısından
düşünürseniz kontrol edemezsiniz. Onun üstünde kurulacak egemenlik biçimi biraz
önce anlatılar içerisinde rüyalar vs ile gerçekleşiyor. Kadının kadını teslim
etmesi bence ilginç bir motif. Kadınlar acaba sistemin bu şekilde yürümesine mi
katkıda bulunuyorlar diye düşünebiliriz. Kahraman olan kadın ortadan kalktı
masalın içinde.
Ömer Gözükızıl:
Şahmeran'ın toprak ve su ile olan ilişkisini kurduk. Cinsellik anlamında yılanın Şahmeran dışında da bir işlevi var mı?
Elif Kanca: İşaret var ama onun negatifleşmesi yani yılan
üzerinden negatifleşme tek tanrılı dinler ile geliyor. Cennetten kovuluş
hikayesinde yılanın kendisini şeytanmış gibi göstermesi gibi bir durum var. İlk günah denilen şey yine cinsellikle
ilgili bir şey. Bir taraftan insanın kendi kaderini de eline aldığı bilgiye
ulaşabildiği noktayı temsil ediyor.
Şeref Uluocak:
Yılan bilgiyi temsil ediyor. O anlatıda bilgiye ulaşılması için Adem ile
Havva’yı ikna etmeye çalışıyor. Şahmeran’da da buna benzer bir şey
görebiliyoruz.
Ömer Gözükızıl: Yılan
bilmeyi serbest kılıyor aynı zamanda cinselliği ve ölümü de getirmiş oluyor.
Geçen ayki masalda değinmiştik gülünce gözlerinden inci mercan dökülmesine
burada da anlatının içindeki anlatıda karşıdan karşıya geçmek için ayaklarının
altından çimen çıkıp bulunan yeri toprağa çevirme motifini görüyoruz.
Elif Kanca: Suyun
üzerinde yürüme motifi de vardı.
Ömer Gözükızıl:
Türkler suyla doğrudan temastan hiç hoşlanmıyorlar. Hiçbir anlatılarında
doğrudan temastan hoşlanmıyorlar. Hayvan anlatılarında da suya girilecekse
mutlaka olumsuz bir şey gerçekleşecektir. Çardak anlatısında daha önceki dini
ve mitsel anlatılarda karşılaştığımız suyun üzerine toprak atarak ilerlemeyi
görüyoruz.
Elif Kanca: Bu
kutsallıktan geliyor olabilir. Ateşe de aynı şekilde belli yasalarla
yaklaşırsınız. Su kutsaldır insan varlığı ile onu kirletebilir.
Fatma Şanlı: Su
ve yılan şifa kaynağıdır. Yok olurken bile şifa oluyor. Şifa olduğu anda
ölümsüzlüğü de beraberinde getiriyor. Kadında üretken de olduğu için üçü birden
çok oturdu. Tarsus gezilerimizde hamamdaki yok oluşunun hala daha hamamda
görünür olduğuna inanır insanlar. Hepsi örtüşüyor.
Şeref Uluocak:
Zehirin doz ile ilintili olması da önemli. Doz aşımına uğramadığın sürece
yararlı ama doz önemli, en önemlisi de bilgiyi temsil ediyor.
Yusuf Çelik. Ben
şunu fark ettim Doğu’daki varyantlarda Şahmeran iyi gibi görünürken Yunan
mitolojisinde Medusa aslında aynı karaktere bürünmüşler o kötü bir karakter
oluyor. Bunun sebebini anlamış değilim.
Ömer Gözükızıl:
belki orada da Medusa tensel olarak yılan değildi, kadındı sonradan yılanlaşma
oldu.
Şeref Uluocak:
Evcilleştirilemezliği temsil ediyor. Yaradılış anlatısında da “ o ağaca git,
meyvenin tadına bak” diyor. Orada da bilgi var. Bilgiyi gösteriyor, yılan ya da
kadın olmaması önemli değil.
Elif Kanca: Asya
toplumlarına baktığınızda ejderha kutsaldır ama batıda ejderha tehlikeli ve
negatif bir yerdedir. Ejderha figürü iktidarı temsil eder. Avrupa ve ortaçağ
feodalitesindeki ejderha figürü zalimliği temsil ederken, doğudaki ejderha
figürü zaten tanrısal olana atıfla adaleti temsil ediyor. İki toplum arasındaki
siyasal örgütleniş ve iktidara biat ediş ile ilgisi var.
Duygu Yıldırım:
Şöyle de bir şey var ev sahipliği dedik Doğu’da mesela ev sahibi olgusundan çok
bu evin sahibi yılandır ya da ölmüş iki kız kardeştir. Bu ev o yüzden korunur
inanışı vardır. Ziyaretler ve türbelerde var aynı şekilde. Eski anlatılara göre ziyarette iki tane yılan
var. O yılanlar kapıdan geçmenize izin veriyorsa siz iyi bir insansınız eğer
sizi o kapıdan içeri sokmuyorsa kötü bir insansınız. Söylediğiniz gibi adaleti
de temsil ediyor. Çünkü iyilik ve kötülüğü de ölçebildiği anlatılıyor.
Şeref Uluocak:
İyilik ve kötülüğün ölçütü bilgi sahibi olmak.
Sedat Çılgın: Biz
ocak sahibiyiz ocağın adı yılancık ocağı. Dedemin yılanlarla konuşabildiğini
biliyorum. Aynı zamanda bazı hastalıklara şifa bulduğu rivayet ediliyor.
Rahmetli babaannem anlatırdı, evimizin büyük bir bahçesi varmış, biz o zamanlar
küçüğüz, bahçeye yılan geliyor. Dedem iletişime geçebildiği için diyor ki “
burada torunlarım oynuyor daha sonra gel, korkarlar.” Yılan bahçeyi terk
ediyor, daha sonra geliyor. Dedemle bağlantısı nedir, besliyor mu yoksa farklı
bir alışveriş mi var onu bilemiyorum. Ocak sahibi olduğumuz için babadan oğula
geçme durumu söz konusu, dedemden amcalarıma ya da babama geçiş oldu mu çok net
bilmiyorum. Dedemden dinlediğim kadarıyla evet evin sahibinin yılan olması aynı
zamanda eğer iyiyseniz size dokunmuyor ama kötüyseniz size mutlaka etkisi
oluyor.
Ömer Gözükızıl:
Başımdan geçen bir olayı anlatayım. Çok fazla hayvanlara kıyamam ama ilk
gençlik çağlarımda, 14-15 yaşlarında ben yarım metre boyunda bir yılanı
öldürdüm, yanıma aldım. Kimin dediğini hatırlamıyorum ama biri “bunun annesi
gelir, seni bulur.” Dedi. “Ne yapacağız.” Dedim. “sen bunu bir hafta yanında
yatırırsan annesi gelmez.” Ben bir hafta yılanla koyun koyuna yattım.
Gonca Yalçın:
Benim de şu dikkatimi çekti. Masal tamamen ihanetin üzerine kurulmuş olmasına
rağmen Camisap şahmerana ihanet ediyor ama suyu içtiğinde ölmüyor. Bu bana çok
ilginç geldi. Kötülük bile yapsan karşısındaki insan iyiyse o sana iyilik
yapıyor.
Yusuf Çelik: İyi
ile bilgeliği mi eşitliyoruz şu anda?
Şeref Uluocak: Zaten
iyi olan, kalpten inanarak yapılan, etik değerlendirme konusu bir bilgi
konusudur. Bir söz var “iyilikten maraz doğar.” Bunun nedeni bilgi sahibi
değilken iyilik yapmaya kalkarsan maraz doğaca. Çünkü iyilik bir etik sorgulama
meselesi etik de bir bilgi konusudur. Yılan da bilgiyi temsil ediyor. Her zaman
çok bilgi sahibi olmadığımız konularda karar almak zorunda olduğumuz için bence
aynı zamanda da zamansallığı temsil ediyor. Bizler karar alma durumu söz konusu
olduğunda her zaman yeterli donanıma sahip değiliz ve risk alıyoruz. O riski de
yılan ya da ejderha temsil ediyor. Bilgi, zaman ve yapmak zorunda olduğumuz
seçimler, şahmeranın yenilmezliği, kadına yüklenen özellikleri bize yol
gösterici bir sembolizm sağlıyor.
Birinci varyantın yeniden okunmasının ardından
Ömer Gözükızıl:
İlk bölümü bir anlatıydı ama karısı ile evlenmesi ayrı bir anlatı. Bağlantıyı
ne kuruyor, Şahmeran ağzına üç kere tükürüyor, hayvanlarla konuşacak hale
geliyor. İki farklı anlatı Şahmeranın motifi ile Şahmeran'ın içine girivermiş.
Şeref Uluocak: Erkek
mayalandı. Ana tanrıça kültüne geçti.
Ömer Gözükızıl: Temizlenmiş
bir Şahmeran bulsaydık bu kadar çok motife rastlamayabilirdik. Ağza tükürülmeyi
nasıl açıklayabiliriz?
Şeref Uluocak: Bir yola girme biçimidir aynı zamanda o kişi söz vermiş oluyor.
Cevat İnce:
Tükürme ile ilgili olarak aklımda bir şey var. Eğitimle öğrendiklerimiz var bir
de bedenin kendinde kodlanmış bilgi var. Tükürerek ağızdan ağza aktarılan
bizim bilmediğimiz, öğrenmediğimiz bilginin dışında genetik olarak taşıdığımız
bir bilginin mi aktarımı oluyor. Aile dışından ya da içinden birine doğal
olarak var olan bilgi ve birikimi aktarmanın yolu olarak kullanılıyor gibi bir
şey.
Duygu Yıldırım: Bizim
oralarda “sanki ağzına tükürmüş.” Derler. Sanki aynısı gibi benzetme yaparlar.
Şeref Uluocak:
Dönüştürüyor, kendine benzetiyor.
Şeref Uluocak:
Konuşturulan kurt olsaydı, tek eşli olduğu için daha ilginç olabilirdi.
Ömer Gözükızıl: Anlatılarda
genelde horoz konuşturulur.
Elif Kanca:
Horozun konuşturulmasında suyla güneş karşıtlığı yine devrede. Horoz güneş
doğduğunda öttüğü için çoğu yerde kutsal kabul edilir ve konuşturulur.
Sedat Çılgın:
Şahmeranda kadın silueti var da benim dikkatimi çeken şu yılanda hiçbir zaman
kadın ya da erkeğe dair bir şey yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder